Rasyonel Danışmanlık
Site içi arama
TEŞVİK HESAPLA BİZE ULAŞIN

Vakıf Üniversitesi Öğretim üyesinin işe iade davalarında yetkili mahkeme neresidir?

Herhangi bir işçinin işe iade davası açabilmesinin yegâne şartı, o işçinin iş güvencesi kapsamında olması gerçeğidir. İş güvencesi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18’inci maddesinde belirtilen ve aşağıda sayılan şartları sağlayan bir işçinin iş güvencesi hakkına sahip olduğu söylenebilir: 
•    İşçinin kıdeminin en az 6 ay olması 
•    İşçinin iş sözleşmesinin belirsiz süreli olması 
•    İşyerinde çalışan işçi sayısının en az 30 olması 
Yukarıdaki şartların yer aldığı mevzuat metni İş Kanunu olduğuna göre, her şeyden önce söylemek gerekir ki; kişinin iş güvencesinden faydalanması için yukarıdaki şartları sağlamadan evvel “İş Kanunu’na tabi” olması gerekir.  
Bir vakıf üniversitesinin tabi olduğu temel alt mevzuat olan Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 23’üncü maddesine göre vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabi olacak; fakat bu personelin aylık hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanacaktır. 
O halde özel üniversitelerde görev yapan hem akademik personel hem de idari personel 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında istihdam edilmektedir. Bunun anlamı, öğretim görevlisi ve idari personelin işe iade davası açabileceği midir? Cevabımız hem evet hem hayır olacaktır. 
Çelişkili cevabın nedeni Uyuşmazlık Mahkemesinin verdiği bir karar ve Yargıtay da yıllar içerisinde kanaatini -bu Uyuşmazlık Mahkemesi kararı neticesinde- değiştirmiş görünüyor. 
 Uyuşmazlık Mahkemesinin 2012 yılında verdiği bir karar, Yargıtay’ın da yaklaşımını değiştiriyor ve o zamandan bu zamana Yargıtay, vakıf üniversitelerinde görevli akademik personelin özlük haklarına ilişkin davalarda Danıştay’ın yani idare mahkemenin yetkili olduğuna karar veriyor. Aşağıdaki metin, Uyuşmazlık Mahkemesi kararını esas alarak içtihat değiştiren ve sonraki kararlara da örnek teşkil eden karardan alınmıştır: 
“… Uyuşmazlık Mahkemesi 05.11.2012 tarihli ve 2012/189 esas, 2012/234 karar 24.12.2012 tarihli ve 2012/223 esas, 2012/282 karar sayılı kararları ile vakıf üniversitelerinde öğretim üyesi olarak çalışan davacıların iş sözleşmesinin feshi sebebiyle işlemin iptali istemi ile idari yargıda açılan davalarda, idare mahkemelerinin görevli mahkemenin adli mahkemeler olduğu yönündeki itirazları reddederek, görevli olduklarını kabul etmesi sebebiyle davalı idare vekillerinin görev uyuşmazlığı çıkartılmasını talep etmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ve Danıştay Başsavcılığının hukuki mütalaaları alındıktan sonra; “Somut olay ve mevzuat hükümleri birlikte irdelendiğinde, davalı üniversitenin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı davacının statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır. Bu açıdan davacının, iş sözleşmesinin feshine ilişkin işleminin de 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde tanımı yapılan iptal davasına konu edilebilecek nitelikte bir idari işlem niteliği taşıdığı, bu işlemin hukuka uygunluğunun denetiminin de Anayasayla bu denetim için oluşturulan idari yargının görev alanında bulunduğu sonucuna varılmıştır.” şeklinde karar vermiştir. 
Dava konusu somut olayda; davacı Bilkent Üniversitesinde müzik bölümü öğretim görevlisi olarak çalışmakta olup, Uyuşmazlık Mahkemesinin yukarıda anılan kararlarında belirtildiği üzere, uyuşmazlığın çözüm yeri idari yargı olduğundan yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” (22 Hukuk, 2013/34603 E. ve 2013/28476 K.) 
Bu kararlardan anlaşılmaktadır ki; vakıf üniversitesinde görev yapan bir öğretim görevlisi alacakları ve hakları için davayı iş mahkemesinde değil, idare mahkemesinde açmalıdır. Bu akademik personelin iş akdi sona feshedildiğinde de işe iade davası açması mümkün değildir. Bunun yerine idari yargıda, bu işlemin iptali için dava açmalıdır. 
Sonuç olarak ise; özel üniversitede çalışırken işten çıkarılan bir öğretim görevlisi iş mahkemesinde işe iade davası değil, idare mahkemesinde iş sözleşmesinin feshinin iptali davası açacaktır. Bu durumun açık bir şekilde akademik personelin yararına olduğunu söyleyebiliriz. Eğer öğretim görevlisi işe iade davası açmak zorunda kalsaydı, bunun sonucunda işverenin onu işe tekrar başlatma ya da başlatmayıp tazminat ödeme seçenekleri mevcut olacaktır. Fakat bu öğretim görevlisi, iş sözleşmesinin üniversite tarafından feshedilmesi işleminin iptalini idare mahkemesinde talep ettiğinde ve davayı kazandığında, üniversitenin artık bu akademik personeli işe başlatmaktan başka seçeneği olmayacaktır.